BirGün yazarı Sırrı Süreyya Önder’i anlattı: En iyi mizahçılar genellikle yoksul semtlerden çıkar

BirGün yazarı Ateş İlyas Başsoy, hayatını kaybeden Sırrı Süreyya Önder’i anlattığı yazısında; “En iyi mizahçılar genellikle yoksul semtlerden ve ezilmiş sınıflardan çıkar” ifadelerini kullandı.
Başsoy’un yazısı şöyle:
Ortaokulda hepimizin korktuğu bir öğretmenin dersindeyiz.
Ufacık boyuna inat en arka sırada oturan geveze bir arkadaşımız her nedense gülüyor. Öğretmen çocuğu kürsüye çağırıp bir güzel dövüyor. Çocuk sırasına dönerken yine gülüyor. Öğretmen bir kez daha dövüyor. Ama bizimki yine gülüyor.
Bunun üzerine, bir harf için kırk yıl köle olmamız öğütlenen adam, on üç yaşında bir çocuğun kaldıramayacağı kadar sert bir yumruk atıyor. Çocuk düşüyor, bir an acıyla ağlamaklı oluyor. Ardından zar zor ayağa kalkıyor ve yüzünü sınıfa dönerek tekrar gülüyor.
Öğretmen sınıfı terk ediyor.
Gülmek ve gülümsemek genellikle birbirine yakın sözcükler gibi düşünülür. Oysa iki sözcük arasında büyük fark var:
Gülümsemek, “ahenk” demek, “huzur” demek, “uymak” ve “uzlaşmak” demek. Gülmek ise cehennem kaçkını bir sözcük. Dante’nin cehenneminde bile çığlıklardan çok kahkahalar duyulur. Gülmek ahenk değil kaos, huzur değil şüphe, uymak ve uzlaşmak değil; itiraz etmek, aykırı olmak, alay etmek demek.
Hiç çekinmeden söyleyelim: “Gülmek, gülümsemenin zıt anlamlısı.”
(…)
“Anne bak kral çıplak” masalındaki küçük çocuk, aslında bir “gülücü”. Yaşanan komediyi, yaramaz bir çocuk olduğu için görmüş. Bu kıssadan hisse çıkartmasını bilen hırslı bir kralın yapması gereken ilk şey, tüm çocukları, mümkün olduğu kadar erken yaşta beyin yıkama merkezi okullara tıkmak ve onları hayatın ciddi bilgileriyle tanıştırmak: Gençler bir an önce ciddi yetişkinler olmalı, herkesin benim gibi ciddi birine ihtiyacı var, karşıdaki ülkenin sakin insanları aslında kan içici canavarlar, büyük kavgamızın nedeni voliyi vurmak değil kutsal değerlerimiz.
Ölümlü kiracıların ölümsüz mülkiyet hırsı o kadar komik ki. Ama gel de bunu onlara söyle.
En iyi mizahçılar genellikle yoksul semtlerden ve ezilmiş sınıflardan çıkar.
Nietzsche, “Öfkeyle değil, gülerek öldürür insanoğlu” demişti.
Suratsızların bitmeyen öfkesi varsa, bizim de durmayan gülüşlerimiz var.
İçimiz kanasa da kahkahalar atmaya, alay etmeye ve bazen tokat yesek, bazen işkence görsek bile, gülmekten hiç vazgeçmemeye mecburuz.”
Yazının tamamını okumak için tıklayın.