Cevat Akkanat’ın Şiirleri Üzerine | Ali Celep Yazdı…

ALİ CELEP

CEVAT AKKANAT’IN ŞİİRLERİ ÜZERİNE

(Bir Eleştirel Dipnot)

Giriş.

Cevat Akkanat 1980’li yıllardan bugüne şiir yazıyor. Sadece şiir yazmıyor o, poetik planda çalışmalar da yapıyor. Böylece şiirde zevkin iletimiyle birlikte oluşumuyla da ilgili olduğunu göstermiş oluyor. Fakat onun yazısını önemli ve değerli kılmanın yanında esaslı yönünü tanıtan vasfı, şiiri salt edebi aktivite olarak ele almaması, onu giderek sahici bir anlam arayışının eylem yüzü yapmasından doğuyor. Şiiri eylemin ara yüzü olarak yaşayanlar soyundan geliyor diyeceğim. Kırk yılı aşkın verimli yazınsal yaşamı, yaşamı salt yazınsal planla sınırlamamasıyla ilgilidir. Yazını ve yaşamı eş zamanlı bir algının argümanı / kanıtı kılmasıyla ilgilidir. O bu anlamda şiiri yaşam içinde mukim kılmak üzere çok kez bediiyattan vazgeçme riskini göze almış bir şairdir. Şiirini eylemin ara yüzü olarak yaşaması derken kastettiğim biraz böyle bir şey. Soy şair Mehmet Akif’in sözüyle koşut, şiirle ilgiyle meseleyi ‘Şudur cihanda benim en beğendiğim meslek: / Sözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek’ mısralarında ifadesini bulacak biçimde ‘doğruluktan’ yana çözmüş bir şairdir. Şiirini yaşamadan ırak yazından yana estetik algının sosu yapmadan kurmaya çalışmıştır. Böylece şiirinin kuruluşu bahsinde, canlı güncel yaşamdan gelen dinamik dili esas alan bir anlayıştan yola çıkmış, şiirini hem söylediği şeyin bir parçası hem de yaşadığı şeyden bir parça olarak ele almıştır. Bu tip şiirin doğal sonucu, gerçeği olduğu gibi aktive etmeye yönelik bir işlev yüklenir. Sahici bir anlam arayışı derken biraz da bu sonucu kastediyorum. İçi dıştan ayıran bir penceresi yoktur onun şiirinin. Şiir dilini yaşamın içinde olmanın bir yolu olarak dolaşıma sokmuştur. Şiiri salt dilin içinde ikamet eden soyut bir yaklaşımın yedeğinde tutmamış, ona içi dışı bir gerçeğe en kısa yoldan erişimi sağlayan araçsal bir konum atfetmiştir. Sözcükleri gerçek anlamından ve gerçek yaşamdan ayırmadan konuşmuştur. Cevat Akkanat sadece şiir yazmamış fakat şiir üzerine düşünmeyi, diyeceğim poetik planda konuşmayı da ihmal etmemiş, böylece Türk şiirinin teorik zemini üzerinde kafa yormanın önemine dikkat çekmeye çalışmıştır. Bu doğrultuda birçok çalışmanın altında imzası vardır. Ayrıca şiiri merkeze alan denemeler yapmıştır.  Biyografi, antoloji, derleme katında kaleme aldığı nice eserler hazırlamıştır. Bütün bu çalışmaların nitelik ve nicelik olarak total değeri bir yana bir anlamı var: Türk şiirinde kendi hesabıyla milletin menfaatini (şiirsel yükle sosyolojik tabanı) müşterek bir duyguda tevhit etmek üzere kırk yılı aşkın bir zamandır çalışan birine kulak vermenin değeri yadsınamaz olmalıdır. Wallace Stevens’ın ‘Ölüm Sonrası Eser’de söylediği gerçekte olduğu gibi eğer ‘şiir’ sadece ‘şeyle ilgili değil, şeyin’ aynı zamanda ‘bir parçası’ ise bu gerçek duruma dikkat kesilmek nesnel namuslu eleştirinin ödevi olmalıdır. Ben bu ödevin gereğini yerine getirmek üzere çalışacağım. Doğal olarak, her zaman olduğu gibi, özgür bir örgüyle, onun bugüne getirdikleri üzerine eğileceğim. Bakalım bu örgünün sonu ne olacak?

Başa dön tuşu
pinoy time casino